Gerçekten Şimdi mi?
Son
günlerde popüler psikolojide bir “şimdide kalmak”, “şimdiyi yaşamak” furyasıdır
gidiyor. Peki gerçekte nedir bu “şimdide kalmak” meselesi?
Bir
sayı doğrusu üzerinde düşünürsek, zaman dediğimiz kavram aslında “geçmiş”, “şimdiki
zaman” ve “gelecek zaman” şeklinde var olmakta. Düşüncelerimiz ya geçmişte, ya
şimdiki zamanda, ya da gelecekte bir yerlerde dolaşıyor. Tipik olarak
anılarımız, eski deneyimlerimiz, hatırlamak istediklerimiz vb. hakkında
düşünüyorken sayı doğrusunun sol tarafında bir yerlerde oluyoruz. Eğer şu anda
yapmakta olduğumuz işe odaklandıysak, o
zaman sayı doğrusunun tam ortasındayız. Gelecekle ilgili plan yapıyorsak, bir
sonraki saat ne yapıyor olacağımızı aklımızdan geçiriyorsak ya da örneğin akşam
buluşacağımız arkadaşımızla nerede ve saat kaçta buluşacağımızı düşünüyorsak, o
halde sayı doğrusunun tam da sağ tarafındayız. Ne kadar kolay görünüyor değil mi? Peki o
zaman zamanın göreceliği ya da zamanlar
arası geçişler/yolculuklar gibi hafif mistik öğeler taşıyan bireysel deneyimleri
nasıl açıklayacağız?
Bizim
algımızda “zamanlar” bu kadar birbirlerinden
bağımsız ve özgürce hareket edebiliyorlar mı?
Yoksa her biri diğer zaman dilimi ile bağlantılı, ona bağımlı, onunla
ilişkili ya da işbirliği içerisinde mi?
Hazır
olun, kötü haber geliyor: aslında tüm zamanların hepsini “şimdiki zaman” da yaşıyoruz.
Yani tüm yük, şimdiki zamana kalıyor. Şimdiki zamanda düşünüp, şimdiki zamanda
duygulanıp, şimdiki zamanda davranışlarımızı gerçekleştiriyoruz. Hayallerimiz gelecek
zamana ait olabilir ama onları şu anda hayal ediyoruz. Geçmişteki olumlu ya da
olumsuz anılarımız, deneyimlerimiz; beynimizde kaydedilmiş olan tüm bilgiler,
tanıdığımız tüm insanlar, şimdiki zamanı nasıl algıladığımızı ve onu nasıl
yorumlayacağımızı etkilemekte. Durum böyle olduğunda gelecekle ilgili
hayallerimiz, kendimize koyduğumuz hedefler, yaşam amaçlarımız gibi nerdeyse
hayatımızı şekillendiren tüm süreçler aslında geçmiş yaşam deneyimlerimizin
birer sonucu sanki. Taşımak için oldukça ağır bir yük değil mi?
Peki
bundan biraz olsun kurtulup, şimdiki zamanımızı nasıl daha özgür kılabiliriz? Bireysel
özgürlüğümüz için de ilk adımlardan biri olan bu beceriyi kendimizde nasıl
geliştirebiliriz?
İşte
size birkaç küçük öneri:
Zaman planlamanızı çok iyi yapın. Hedeflerinizi aylık,
haftalık ve günlük olarak küçük parçalara bölün. Her günü birer saatlik
dilimlere ayırarak günlük akışınızı belirleyin.
-
Eğer gün içerisinde spontan gelişen ani durumlar
olursa ve bunlar sizin planlamanızdaki akışa uymuyorsa hemen telaşa kapılıp tüm
günlük programı alt üst etmeye kalkmayın. Sadece çok acil olmayan işleri bir
sonraki güne aktararak bu krizle başa çıkabilirsiniz. Unutmayın, “esneme”
becerisi yaşamdaki en önemli becerilerden birisidir.
-
Şu an her ne yapıyor olursanız olun, beyninizde konu
ile ilgili olmayan uçuşan düşünceleri durdurmak için “sesli düşünmeyi” deneyin.
Öyle ya, belki de siz daha çok işitsel öğrenen bir kişisiniz ve beyninizi
organize edebilmek için kendi sesinize ihtiyacınız var! Kendi ihtiyaçlarınıza
duyarlı olun. Genelleştirilmiş yöntemlere değil, size “iyi gelen” yöntemlere
odaklanın
-
Bir işle uğraşırken aklınıza sürekli başka bir işle
ilgili ayrıntılar geliyorsa ve bu sizin şimdiki zamana odaklanmanızı
zorlaştırıyorsa, kendinize hemen bir “dur” komutu verin. Beyninizi karıştıran
bu konuları bir yere not ederek onların üzerinde düşünmek için daha sonra özel
bir zaman ayırın ve şimdi yapıyor olduğunuz işe geri dönün.
-
Bir kişiyi dinliyorsanız ve dikkatiniz dağılmaya
başladıysa bunu karşınızdaki kişiyle dürüstçe paylaşın. “Bir dakika seni
yakalayamadım. Kafam başka bir yere gitti. Lütfen baştan alır mısın?” ya da “Şu
an kafam biraz karışık sanırım seni istediğim kadar dikkatli dinleyemeyeceğim. Bu
durumda senden bir 10 dakika rica etsem ve sana tekrar geri dönsem olur mu?”
gibi….
-
Örneğin bir film izliyorsunuz ama birden bire
olayların akışını kaybetmeye başladınız, yani belki de son 10 dakika ile ilgili
hiçbir ayrıntıyı hatırlamıyorsunuz. Ya da okuduğunuz kitabın 40. Sayfasına gelmiş
olmanıza rağmen okuduklarınızdan bir şey anlamadınız. Peki aklınız nerede? Hemen
kitabı bırakın ve içinizdeki duyguya odaklanın. Tam olarak ne hissediyorsunuz?
Aklınızdan neler geçiyor? Kafanız bir anınıza mı gitti? Ya da yarın girmeniz
gereken bir sınav var ve çok kaygılı olduğunuz için kitap okumaya
odaklanamadınız mı? O halde yapabileceğiniz iki şey var. Durumun aciliyetine
göre öncelik belirlemek. Kafanızın gittiği konu acil bir konu mu? Yarın düşünseniz
olmaz mı mesela? Hemen şimdi bunu halletmeniz mi gerekiyor? O zaman kitabı bir
kenara bırakıp kendi içinize dönmeniz gerekmekte. Önce “içinizdeki duygu” ile
barışıp onunla sohbet etmeniz gerekiyor. Belki bir arkadaşı arayıp
dertleşmeniz, ya da ona kahve içmeye gitmeniz gereken bir zamanda, kitap
okumaya çalışmanın ve kendinizi bunun için fazlasıyla zorlamanın inanın hiçbir
faydası yok.
-
Eğer bunlara rağmen şimdiki zamanınızı yönetme
konusunda sıkıntı yaşıyorsanız, lütfen uzman bir psikolojik danışman/psikolog/psikoterapistten yardım isteyin.
“Şimdi” lerinizi iyi yönetebildiğiniz,
keyifli “şimdi”
lerle dolu bir hafta diliyorum.. .
Şu anda olmakla ilgili müthiş bir paylaşım.Cok teşekkürler 🙏🙏
YanıtlaSilBazen de 'başlamak için çok mu geç?' endişesi yüzünden, şimdiki zamanda üretmeye /var olmaya / tadını çıkarmaya odaklanamıyoruz. Şimdi ile aramıza çok fazla 'kaygı' giriyor. Yazık bize ya :(
YanıtlaSilBlogu takipteyim, sevgiler.
(Güneş A.)